YENİ BİR YOLA ÇIKMAYA HAZIR MISINIZ?

YENİ BİR YOLA ÇIKMAYA HAZIR MISINIZ?

“Psikosentez, kendi iç hayallerinin ve dışsal etkilerin kölesi olmayı reddedenlere,
İçlerindeki psikolojik güçlerin oyununa karşı pasif kalarak, teslim olmayanlara,
Ve kendi yaşamlarının efendisi (master) olmaya kararlı olanlara yönelik bir psikolojik gelişim ve kendini gerçekleştirme metodudur.” -Roberto Assagioli

Psikosentez’in kurucusu psikiyatrist Roberto Assagioli’nin bu metot için tanımı bu. 
Yirminci yüzyılda modern psikolojinin oluşumuna önemli katkıları olan İtalyan bir psikiyatrist kendisi. 
Psikosentezi tanımlayışını ilk okuduğumda, özellikle iç hayaller kısmı beni çok etkiledi. Yirmi yıldır mistik öğretilerin içinde kendi yolumu bulmak için yürüdüğüm bu Yol’da bu iç hayallerin ne kadar önemli olduğunu bizzat deneyimledim. 
Bu dünyaya gelmemizle birlikte beraberimizde getirdiğimiz genetik miras, enerjisel, psikolojik ve zihinsel miras, annemizden ayrılışla birlikte doğduğumuz zamanın kalitesi ve yaşadıklarımız adeta öznel bir filtre oluşturuyor. Bir çeşit kişilik kabuğu içinden yaşama işte bu filtre aracılığı ile bakıyor, onu bu şekilde algılıyor ve deneyimliyoruz. 
Çeşitli makine ve aygıtların bile filtreleri dönem dönem temizlenir ya da değiştirilirken sadece insan aynı filtreyi kullanmakta inat eder. O filtrenin içindekiler birikirken içine bakmayı aklından bile geçirmez. Yaşadığı sorunlar ve mutsuzluklardan ise, dıştaki kişi ve olayları suçlar. İnsan kendi karanlığına bakmaktan kaçtıkça aslında bu gölgenin içine daha çok düşer. 
Bu nedenle aslında dışta yaşadıkları bir anlamda ‘iç hayallerinin’ dışa yansımasıdır. 
Büyük Sufi’lerden Niyazi Mısri Divan’ında:
‘Dışın içe hayalatı, için dışa zuhuratı’, der. 
Derin mistik anlayış insanın bedenli yaşamında, dıştaki imgelerin içte bazı hayaller oluşturduğunu ve içteki mevcut enerjilerle birleşerek dış dünyada maddeleştiğini anlatır. 
Assagioli’nin tanımında da insanın bu iç hayallere esir olmaması gerekliliği vurgulanır. 
Hepimiz kendimizi gerçekleştirmek üzere bu yaşamdayız. 
Her birimizin biricik bir yaşam planı var. Bu plana bağlı olarak bir çeşit olgunlaşma durağı olan bu dünya yaşamında farklı konularda sınavlardan geçiyoruz. Kimi zaman sınavı geçiyor, kimi zamansa bütünlemeye kalmış bir öğrenci gibi o sınavı tekrar etmek zorunda kalıyoruz. 
Peki, yaşam dediğimiz  bu sürecin içindeyken kendimizin ne kadar farkındayız? 
Seçimlerimizi neye göre yapıyoruz? 
Gideceğimiz yönün doğru olduğunu nasıl anlıyoruz? 
Sık sık neden aynı sınava tekrar tekrar girmek zorunda kalıyoruz? 
Gerçekte kendimizi tanıyor muyuz? 
Düşüncelerimizin, duygularımızın tekrar edegelen davranış kalıplarımızın altında yatan gerçek nedenlerin farkında mıyız? 
Kendi yaşamımızı bilinçli olarak yönetebiliyor muyuz? 
Dünya genelinde insanların çoğunluğunun büyük bir tatminsizlik, boşluk ve yönsüz bir arayış içinde olduğuna bakarsak bu soruların yanıtı ‘Hayır’, olur. 
Gerçekte insan özünde çok büyük bir varlıktır. 
Dünya enerjisi ise, sık sık insana bunu unutturarak, iç hayallere ve dışsal faktörlere tutunarak, onların esiri olmasına neden olur. Bu da insanın bir ‘Hayal’in içinde dönüp durması ile sonuçlanır. 

‘İnsanlar da ağaca benzer, ne kadar yükseğe ve ışığa çıkmak isterse o kadar derin kök salar yere, ağaılara, karanlığa, derinliğe, kötülüğe.’ 

Friedrich Nietsche 

Karanlık varsa ışık da vardır; bilinçaltı varsa süper bilinç de vardır. İşte Psikosentez bunu vurgular. 
Umut’un psikolojisidir o. Modern psikolojinin çıktığı ilk zamanlarda, insanın keşfedilmek için çocukluk dönemine gidilirdi.  Psikolojik sorunların tedavisinde, geçmişteki kökleri esas alınırdı. 1911 yılında İtalya’da psikanalizi uygulayan Assagioli, psikolojik geçmiş anlayışına, ‘Psikolojik Gelecek’  kavramını eklemiştir. Geçmişin bastırılmış, kapatılmış enerjileri farkedilip, düzenlenip yeniden entegre edildikçe, insanın gizlide kalmış potansiyelleri, yeteneklerinin ortaya çıktığını vurgular. Bu şekilde bu umudun psikolojisi ile insan kendini şifalandırıp geliştirme şansına sahip olur. 
Assagioli 1888-1974 yılları arasında yaşamış ve kurduğu Psikosentezi daha da geliştimek için çok çalışmıştır. Bu methot batıdaki bilinçdışı kavramı ile doğudaki mistik ÖZ kavramını birbirine entegre eden bir yaklaşımdır. 
İnsan bu evrende tek başına değildir, evrenin bütünlüğü içinde ve her şeyle ilişki içindedir. 
Psikosentezde insanın ‘bütün ’ile olan ilişkisi vurgulanır, insanın bütüne yönelik dürtüsel tepkileri gözlemlenir. Sadece bu dünyadaki varlığı değil, evrendeki yeri ile birlikte ele alınır insan. İnsan olma deneyimine duygusal ve fiziksel deneyimler, düşünce ve zihin proseslerine onun ruhsal varlığı da katılır. İçteki Yüksek benlikle alt kimlikler arasında köprü kurulur. 
Kendi döneminde Freud psikoanalizi kurduğunda, çalışmalarında hep binanın bodrum katını temel almış, hatta yazılarında beni binanın bodrum katı ilgilendiriyor, ‘ demiştir. Oysa Assagioliinsanıbir bütün olarak ele alır ve eğer bir bina metaforuyla anlatırsak, her bir kat önemlidir ve psikosentez tüm yöntemleriyle binanın içinde bir asansör inşa eder adeta. Çünkü kişiliğin bütün katmanları arasında bir sentez gerçekleştirmektir önemli olan. 
Böylece insanı tüm yönleriyle kucaklayan, analizden çok sentez yapan holistik bir metot olarak karşımıza çıkar Psikosentez. 



 

Psikosentezin temeli Assagioli’nin YUMURTA diyagramına dayanır. Psişeyi anlatan bu diyagramda en altta, bireysel bilinç dışı, ortada orta bilinç dışı ve en üstte yüksek bilinç vardır. Yumurtanın çevresi ise kolektif bilinç dışına aittir. 
Yumurtanın tam ortasındaki küçük daire bizim günlük benliğimizi simgeler. En tepede her şeye hakim, her şeyi içeren Süper bilinç, yüksek benlik mevcuttur. 
En alt bölüm Freud’un ID tanımını anlatır. Temel dürtüler, hayatta kalma ve güvenlik ihtiyacı burada deneyimlenir. 
Orta alan, kişiliğin bilinçli bölümünün enerji, kaynak ve değerlerini içerir. Burası bizim özdeğer, kendimizi gerçekleştirme alanımızı temsil eder. Kendinin bilincinde olma potansiyeli de bu alandadır. 
Süper bilinç alanı ise, spiritüel enerjiler, yaratıcılık, anlam, amaç ve bütünle olan içiçe geçmişliği içerir. 
Bireyle kolektif arasında akan enerjiler ise diyagramın dışında kolektif bilinç dışını oluşturur. Buradan da kolektiften fikirler, imajlar ve insanlığın deneyimine ait bilgiler alınır. 
En tepede ise kişilik ötesi ‘Ben’ bulunur. 
Ruh bizim içteki özümüzdür, onun vasıtayla yaşama bağlanırız. İyilik, Hakikat, Güzellik, Sevgi onun içindedir. 
Bütün bu elementler entegre olduğunda, insan anlamlı ve gerçek bir yaşam sürdürebilir. Dünya ile ilişkisi yaratıcı ve anlamlı olur. 
İşte, Psikosentez bütün içeriği ile bunu sağlamayı esas almıştır. 

İster mistik bir pencereden bakın yaşama, isterse bambaşka bir pencereden, sizi Psikosentez yoluyla içinizdeki saf bilinci ve iradeyi keşfetmeyeve daha anlamlı ve huzurlu bir yaşama yönelmeye davet ediyoruz.